31 Ekim 2011 Pazartesi

bir delinin günlüğü vol.5

bir kahve yapıp geleceğim ondan sonra başlayacak bu yazı. deep purple sabahı bu sabah ayrıca. 06:05
06:10 kahvem hazır ve fazlasıyla sıcak. bu sefer dudak payı da bıraktım.
eksilmek… nasıl olur bilirsin. düşün yerde 4 boncuk varken birini alıp başka yere koysan onu eksiltmiş olursun. bu kadar somut bir eksilmek değil belki bahsettiğim ama gene de eksilmek. duygularımın eksilmesi ve daha bir sürü şey. insan nasıl eksilir? aslında cevabı basit bir soru. kaybettiğimiz her insana bizden bir parça bırakırız. böylece o giderken o parçayı da alıp gider. kendimi tanıyamamam boşa değil. ben bu değilim. herkese bir parçamı bırakırken onlardan da bir şeyler almışım ama ben bu değilim.
kahvem çok sıcak
kafam karışıyor. düşünceler birbirine giriyor. müziği somut bir şey olarak düşün şimdi. hani kulağından çalan şarkının notalarının beyninde harekete ettiğini düşün. işte düşüncelerim de öyle . beynimde hareket ediyorlar. hepsi birbirine karışıyor. alakasız şeyler birbirine bağlanıyor. belki de bu yüzdendir 6.hissimin artı bağlantı kuvvetimin iyi olması. neyse ne diyecektim ben. düşüncelerim beni boğuyor. beynime büyük bir baskı yapıyor ve kafam patlayacak noktaya geliyor. kafanı duvara vurup patlatma isteği nasıldır bilir misin? kahrolası soldire of fortune başladı. ne demiştim evet patlatma isteği. deliriyorum. farkındayım. ama bunun beni ben yaptığına inanıyorum. hani ince bir çizgideyim aslında. kafamı o soğuk duvarlarda gezdiriyorum ama patlatma isteğim gitmiyor. küçücük bir şey, tek bir şey o çizgiyi bozabilir. nasıl bir denge anlamış değilim. 
balkondan soğuk geliyor. hava buz gibi ama kahvem hala sıcak.
denge.. nedir denge? hayatın mükemmel ölçülerde olması mı? iyi bir okul iyi bir iş iyi bir eş iyi arkadaşlar…bunların dengenin unsurları mı? normal davranmak mıdır denge? kime göre normal? nedir insanın dengesi? yağmurlu havada şemsiye ile dolaşması mıdıryoksa hasta olacağını bile bile sahilde sabaha kadar bira içmesi mi? tek ayak üstünde birini düşün. kolları iki yana açık. dengede durmaya çalışıyor. belli bir noktası ağırlık merkezi ve üzerinde durduğu ayağı ile ağırlık merkezini düz bir çizgide birleştirirse denge de durabilme olasılığı artar. somut olarak denge budur. sağ kol ağırlığı sol kol ağırlığına eşit olmalıdır ya da. peki hayatımızın ağırlık merkezi neresi? ben buz gibi havada yağmur yağarken üstümü çıkarıp tshirtle dolaştığım için dengesiz miyim? bence delilerin bir ağırlık merkezi yok.
kahvemi içebiliyorum şu an.
kafamda sesler var. belki de müziği yoğun olarak almamdan ve hissetmemden kaynaklanıyor ama her daim kafamda sesler var. gözlerimi kapattığımda acayip bir ritim oluşmasını bekliyorum ama onlar sadece hareket ediyorlar. evet ses hareket ediyor ve bunu hissediyorum. düşüncelerimin hareketini hissediyorum. sağ ve sol lob arasında geçişler yapıyorlar. beynimin bir puzzle olduğu düşünülürse düşüncelerim de yerlerini bulmaya çalışıyorlar. beynimdeki notalar yerlerini bulmaya çalışıyor. evet bir müzik benim hayatım. yemek yapışım bir müziğin notalarından oluşuyor, yürüyüşüm, sevişmem, dans edişim…hepsi evrenin bir yerinde var olan bir müziğin notalarından ibaret. ve yalnızca yaşayarak hissedebiliyorsun. o yüzdendir ki yaşamamın sebebi dinlenecek milyonlarca şarkı olmasıdır. dünyanın herhangi bir yerinde beni bekleyen herhangi bir şarkı var ve ben onun için her gün tekrar uyanıyorum. ve onu bir gün bulacağımı biliyorum.
sometimes i like feel screaming
 close my eyes…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder