14 Temmuz 2011 Perşembe

gelecekteki sevgiliden istediklerim





artık gelmesen de olur demek istiyorum ama sen gene de geleceğim diyorsan bi' liste yaptım seninle ilgili

- bilgisayardan anlamanı istiyorum ben hiç anlamam çünkü. böyle egzantrik şeyler falan yap ben de büyüleneyim. ayrıca öyleyken çok seksi görüneceksin gözüme bunu bil.
- lunaparkları sevsen mesela güzel olur. ben korkarım ama beraber kamikazeye falan binsek?
- kitapları sevsen mesela. durup dururken bi' kitaptan bi' cümle söylesen. etkilenebilirim hani.
- kitapçıları da sev. böyle saatlerce gezelim kadıköy'de, sahaflarda.. o eski kitapların kokusunu içimize çekelim.
- film izlemeyi sevmelisin. böyle sürekli film almalıyız sinemaya gitmeliyiz. filmleri takip et yani. hee bi' de yönetmenlerden anla biraz ben pek anlamam o yüzden bana filmleri güzelce açıklayabilmelisin.
- bi' de beni kucağına, sırtına falan alabilmelisin. sarhoş olurum ben çünkü. böyle atlarım sırtına falan.
- bi' enstrüman falan çalsan güzel olur. davul çal mesela. davul çalan erkek candır bak. gitar da çalabil ama. iki enstrüman oldu kusura bakma ama zaten gelmeni çok istemiyorum.
- güzel bi' müzik zevkin ve arşivin olsun. benim bilmediğim şeyleri dinle ve her gün beni farklı bi' grupla, şarkıyla falan tanıştır.
- battaniye, şarap ve film 3lüsünü sev. bu önemli.
- çabuk sarhoş olma. ben zaten hemen olacağım sen ayık kal.
- uykuyu sevme özellikle gece uyumayı. gündüz uyuyabilirsin sorun değil.
- istanbul'u bil. ben pek bilmem. ama beni değişik yerlere götürmelisin. gezdir yani. bi' de mimari yapılar hakkında bilgin olsun birazcık.
- iğrenç espri yapabilirsin rahat ol. ben gülerim çünkü.
- bazen aptal olabilirim gülüp geç.
- sarılmayı sev. ben çok severim. sıkı sıkı sarıl bana hep. uyurken arkamı dönüyorsam gel sarıl. dışarda yürürken durup dururken sarıl. hep sarıl yani.
- küçük ayrıntılar önemlidir. mesela çay sevmediğimi bil. latte machiatoyu çok sevdiğimi bil. vişne takıntım olduğunu her şeyin vişnelisini yiyip içtiğimi bil.
- maçlara gidelim senle. futbol, basketbol, tenis... farketmez. beraber gidelim. bi' de galatasaraylı olmazsan sevinirim ben galatasaraylıyım çünkü. fenerli olsan çogzel olur.
- konserlerden de haberin olsun. onlara da gidelim. sonra beni omuzlarına alabil. boyum kısa çünkü. hee sen de 180cmden aşağı olmazsan sevinirim.
- uzun uzun konuş anlat. ben dinlemeyi çok severim ama çok da konuşurum hani. bazen kendimi kaybederim hızlı da konuşurum o anlar da beni öperek susturabilirsin.
- bana günaydın mesajları at. çok hoşuma gider bu.
- beni öperek uyandır. benden önce uyan ya.
- arkadaşlarıma laf etme. onlarla tanış. ama kıskanma.
- eğer güzel bi' kız görürsen hayatım baksana şu kız güzel değil mi diye sor emin ol dürüstçe cevap veririm. ama içinden geçirme öyle açıkça söyle.
- 2 gün sonra gideceksen gelme lütfen. uzun ilişki istiyorum ben.
- iki cümleyi bi' yere getirebil. böyle güzel yazılar yaz. bana notlar bırak. olur olmadık zamanda karşıma çıksın.
 
- aynı evde yaşamayalım lütfen. sıkılırız çünkü. 
- dövmen olsun bi' de. ben dövmeye dokunmaktan çok hoşlanırım çünkü.
- yemek yapmayı bilsen de güzel olur bak. mutfak iyidir. beraber de yaparız güzel olur.


editlerim aklıma geldikçe ben burayı. şimdilik bu kadar

13 Temmuz 2011 Çarşamba

uyanırsın bazen

boktan geçen bi’ gecenin daha da boktan sabahına istemeye istemeye uyanırsın. gecenin cümleleri geçer kafandan. yastığa gömersin bi’ kafanı önce. şu siktiğimin güneşi bile iyi gelmez sana. o yastığa boğmak istersin kendini. sağa sola dönersin bi’. kalkmamak için bahaneler düşünürsün. ama kalkarsın. kafan dolu, küfrede küfrede kalkarsın. bazense sikerim lan diyip gülümsemeye başlarsın. uyanırsın bazen. 
uyumuyorum ben pek. geceleri uyumayı sevmem ki ben. günün ilk ışıkları vuruyor yüzüme ve ben gene mi sabah oldu lan diyip yatağa yöneliyorum. gene sabah oldu be. sonra.. sonra akşama kadar süren bi’ uyku durumu. zorla kaldırıyorlar yataktan. kaldırmayın lan ne olacak. uyusun bu hatun. zaten her şey boktan. elimden her şey alınıyor. bari uykumu almayın lan diyorum ama olmuyor işte. gene de kaldırıyorlar. yemek yemeliymişim. lan zaten her yerimden yağ fışkırıyor yemek yesem n’olcak yemesem n’olcak? anlatamıyorum işte. uyanıyorsun bazen.
o değil de şu an kulağımda çalan şarkı bin sevmek bin defa ölmek demekmiş. lan ben kaçıncı kez öldüğümü unuttum be. niye uyumuyorum sanıyorsun? o kadar çok öldüm ki artık uyuyup uyanıp tekrar ölmeye korkuyorum. uyumamayı ya da uyanmamayı seçiyorum. neden mi? çünkü uyanmazsam gene uyumak zorunda kalmam ya da uyumazsam gene uyanmak zorunda kalmam ve ölmem. aklıma gelmez. gene mi sabah oldu demem. gecelerin insanıyım ki ben. yalnız, sessiz, sakin… güzel sanki böyle. evdeyken alkol eksik oluyor ama olsun. ayık olarak da çekiliyor bu hayat. uyanıyorsun işte bazen.
not: bira.fm candır.

bir adam tanıdım



bir adam tanıdım… geçmişe takılıp kalmış.
bir adam tanıdım… yaraları sarılamamış.
bir adam tanıdım… hala kanayan.
bir adam tanıdım… uyurken kavga eden.
bir adam tanıdım… uyurken bile huzur bulamayan.
bir adam tanıdım… cevapsız soruları olan.
bir adam tanıdım.. cevap aramaktan korkan.
bir adam tanıdım… kendini dış dünyaya kapatmış.
bir adam tanıdım… hayatına kimseyi almayan.
bir adam tanıdım… kimsenin hayatına girmeyen.
bir adam tanıdım… sevmekten korkan.
bir adam tanıdım… sevilmekten korkan.
bir adam tanıdım… maskeleri olan.
bir adam tanıdım… nedensizlikleriyle anlamlı.
bir adam tanıdım… saçlarına aklar çok erken düşmüş.
bir adam tanıdım… gülmeyi unutmuş. (içten gülmeyi)
bir adam tanıdım… kalabalıkta bile yalnız.
bir adam tanıdım… suskunluğu hayatını anlatan.
bir adam tanıdım… bedeni yanımdayken ruhu başka yerde olan.
bir adam tanıdım.. hüzünlü sevişmelere sahip.
bir adam tanıdım… herkesten farklı ama hepimizle aynı.
bir adam tanıdım… siz de tanıyın.
bir adam tanıdım hayatım değişti. bazen çok uzun bir rüyaydı diye düşünüyorum. öyle bir adam hiç olmadı. ben hayalimde yarattım onu ve düşünürken uzun bir uykuya daldım. uyudum uyudum uyudum… günlerce uyudum. böyle bir adam gerçekte var olamazdı. varsa bile çoktan ölmüş olması gerekirdi. benim bilmediğim bir zamanda yaşamış olmalıydı. bir rüyadan ibaretti. misafirliğe gelmişti rüyama ve uyandığımda defolup gidecekti. ne zaman uyanacağımı bilmiyordum. sadece bu adamı tanımaya çalışıyordum. düşlerime düşmüştü aşk. gözlerimi her açar gibi olduğumda daha da sıkı kapattım. uyanmak istemiyordum ama uyanmam gerekiyordu. çünkü bu rüya bir bataklıktı ve ben nefes alamayacak kadar batmıştım. derin bir nefesle uyandım. uyandığımda o yoktu ama bedenim onun kendine has kokusuyla kaplanmıştı. uzun uzun içime çektim o kokuyu. tekrar uyumak istedim, rüyama devam etmek istedim ama olmadı. olması imkansızdı zaten. aynı rüyaya tekrar yatmak mümkün müydü hayatta? sonra… sonra da hep kısa uykulara yattım. anlık, bölük pörçük uykular… rüya falan da görmedim bir daha. görebilecek kadar uyumadım çünkü hiç. bir daha da düşmedi düşlerime ‘aşk’.

iki yabancı



‘insana en çok kasığındaki yara izini bile bildiğin adamın yanından bir yabancı gibi geçmesi koyar’ diye okudum geçen bir yerde.
mümkün müdür bu? seviştiğin adam bir yabancı olabilir mi? çok uzun yıllar görmesen belki diyeceğim ama gene mümkün değil ya. ben hala insanların duygu olmadan sevişemediğine inananlardanım ve seviştiğin adamın yüzünü unutman mümkün değil. isterse bin sene geçsin sanki 5 dakika önce görmüşsün gibi hatırlarsın o yüzü. bir zamanlar aşkından öldüğün, derin acılar çektiğin adamın yüzünü unutamazsın. erkek için de geçerli bu. polyannacılık belki ama erkekler de duygusuz sevişmiyor bence ve seviştikleri kadınların da yüzlerini unutacaklarını sanmıyorum. fazla ütopik oldu bu sanırım ama bence öyle.
düşünüyorum da diyelim ki aradan çok uzun yıllar geçmiş. barda bir adamı kesiyorsun. ne hoşmuş diye düşünüp uzun uzun bakıyorsun. bir şeyler tanıdık geliyor belki. kafandan yüzündeki iz ne kadar tanıdık lan diye geçiriyorsun ama alkolün de etkisiyle farkına varamıyorsun. arkadaşını dürtüp adamı gösterdiğinde (arkadaşlar eski sevgilileri asla unutmaz) acı gerçekle karşılaşıyorsun. arkadaşın kuracağı cümle şu: eski sevgilin lan! adama bir daha bakıyorsun. o tanıdık gelen ama farkına varamadığın şeylerin farkına varıyorsun. bir zamanlar dokunduğun ten, öptüğün dudaklar, uyuduğun omuz… böyle bir şey mümkün mü yani? bunun mümkün olabilmesi için hafıza sildirme denen işlemin yapılabilmesi gerekir ki şu şartlarda bu hala mümkün değil.
olaya çok farklı bir açıdan bakarsak; ya yabancıymış gibi davranıyorsa? yani yanından geçerken seni görmezden gelmişse? görmek istememişse? işte o zaman iş değişiyor ve sanırım koyan da bu olsa gerek. hani bir zamanlar aynı yatağı paylaştığın, sarılıp uyuduğun, elini tuttuğun, öptüğün, ilklerini yaşadığın, onun için tavizler verdiğin, onun için savaştığın, kah gülüp kah ağladığın, sesini duymadan uyuyamadığın, her yerden buram buram kokusunun geldiği, onla aynı takımı tutmasan da takımıyla ilgili anlattığı her şeyi ilgiyle dinleyip gösterdiklerini ilgiyle izlediğin adam seni tanımamış olmayı tercih ediyor ve yanından bir yabancı gibi geçiyor. işte o zaman koyar adama. bir anda ufalır ufalır küçücük bir nokta olursun. bir hiç olursun. hiçbir değeri yokmuş hiç değerim yokmuş dersin. bu anda da iki önemli nokta var: kendini bir hiç gibi hissediyorken yaşadıklarından pişman oldun mu olmadın mı? eğer olduysan aptalmışsın çünkü yanlış adam için günlerce ağlayıp sızlamışsın, yanlış adam için savaşmışsın ama üzülme her yanlış insanı doğruya bir adım daha yaklaştırır. yok eğer pişman olmamışsan ağlamalarına değmiş demektir. sen her şeyini özel bir adamla yaşamışsındır. seni ne kadar üzmüş olsa da o özel bir adammıştır. lakin sen de aptalsın çünkü o adamı elinde tutamadın.
sonuç olarak aşk aptallıktır. nedeni yoktur. mantığı yoktur. sonsuza dek sürmez asla. sana mutluluk vaatleri de vermez. ve sen bile bile başlarsın sonunu bildiğin bu oyuna. her seferinde değişir kahramanlar ama hikayenin sonu hep aynıdır. sonuca giden yollar farklı olsa da son aynıdır. dünyanın en ücra köşesinde de aynıdır 1mm uzaklıkta da aynıdır. ingilizcede de aynıdır hintçede de aynıdır. aşk başladığı gibi biter. iki yabancı olarak başladığın bu oyunu iki yabancı olarak bitirirsin.

ıssız adamlara dair



çok klasik bir şey bu. ıssız adam‘ı izledikten sonra her kız kendini ada sandı. ahh ben de yaşadım bunları, benim de böyle bir sevgilim oldu triplerine girdi. lakin gecenin bir vakti filmi izlerken bir şey farkettim. ben de bir ıssız adama sahipTim.(gerçi benimki atlas pasajında beni görüp kafasından o cümleleri hayatta geçirmez ama) ben ada olmadım hiç ama bir ıssız adamım vardı. özellikle ayrılma sahnesindeki cümleleri duyunca oha dedim. ne diyordu adam orada: çok şey yaşadım çok fazla tükettim, kimseyi hayatıma dahil etmek istemiyorum, kimsenin de hayatıma dahil olmak istemiyorum, seni hak eden birini bul falan filan. çok tanıdıktı bu cümleler. neredeyse aynılarını duymuştum. hatta neredeyse bile değil tıpatıp aynılarını duydum. lakin dediğim gibi ben ada olamadım hiç. ne onun kadar bağırıp çağırabildim ne  de ağlayabildim. sessiz çığlıklarım vardır benim. kimsenin duymadığı. bir de sessiz ağlamalarım vardır. insanlar ben gülüyorum sanarken ağlarım aslında. ada olamadım çünkü onun kadar sevilemedim. ada olamadım çünkü hiç pazar kahvaltım olmadı. aslında ben hiçbir şeydim. bir sıfatım yoktu. ne olduğum belli değildi. beni görmek istemeyen bir adama derinlemesine aşıktım sadece. iki yabancıydık yan yana yatarken bile. insan bir yabancıyla aynı yatağı paylaşabilir mi? ben paylaştım. insan kendini umursamayan birine değer verebilir mi? ben verdim
hayat aldım ve verdimlerle dolu aslında. şöyle ki yaşadığın şeyleri bir süre sonra sen başkasına yaşatıyorsun. birileri seni kırıyor sen birilerini. birileri senin seni seviyorum‘larına susuyor sen birilerinin. kısır bir döngü bu işte. hepimiz birilerinin hayatını mahvediyoruz. peki kim başlattı bunu ? yasak elmayı Adem’e yediren Havva mı ? belki de. sonuçta o da yasak elmayı ona yedirerek onun hayatını mahvetmedi mi!? taa Adem ile Havva’ya dayanıyormuş bak yaşadıklarımız. ne garip değil mi?
not: sonu getirelemeyen bir yazı bu. film bitti ondan. filmi tekrar izlerken sonunu da getirebilmeyi umuyorum

uzun otobüs yolculukları



uzun yolculukları çok fazla sevmeye başladım. en rahat düşünebildiğim anlar bu yolculuklar esnasında olan anlar. kendi kendime kalıp dışarıyı izlerken hayatımı düşünebiliyorum. neler yaşıyorum neler yapıyorum… hepsi tek tek geçiyor aklımdan.bazen ufak bir damla yaş süzülüyor gözümden bazense küçük bir tebessüm beliriyor yüzümde.
gariptir ki ben bu yolculukları hep önemli kararlar aldığım ya da birilerinin benim yerime de kararlar verdiği zamanlarda yaptım. birileri karar verdi ben dayanamadım atladım otobüse evime döndüm. birileri karar verdi gene dayanamayıp atladım otobüse istanbul’a döndüm. yol boyunca doğru yanlış her şeyi düşünürüm. kendime savunmalar hazırlarım. karşımdakine laflar hazırlarım. lakin bazen hiçbir kararı değiştiremiyorsun. olmuyor ne yaparsan yap olmuyor. sen kalkıp dünyanın öbür ucundan gelsen bile değişmeyecek kararlar oluyor bunlar. bazen otobüste ne kadar düşünürsen düşün bir çıkar yol bulamıyorsun. senin kararların pek bir anlam ifade etmiyor bazen. mesela şöyle ki adam:
-seni üzmek istemiyorum benden uzak dur.
+sanane benim hayatım ve ben senle acı çekmeye bile razıyım.(kadın)
-istemiyorum seni olmaz.
adam anlamıyor işte. hiçbir cümlen onun bu kararını değiştiremiyor. ikna edemiyorsun. sonra atlayıp bir otobüse uzaklaşıyorsun onun da bir yerlerde nefes aldığı şehirden. bazen ilk otobüse binmek istiyorum nereye gittiğine bakmadan. belki daha farklı düşünce ortamı yaratıp işin içinden çıkabilirim diye. lakin o kadar cesur olamadım daha. yerimde sayıp duruyorum. ben değişimden nefret ediyorum ilerlemekten değil. ama ilerleyemiyorum her şey aynı. evrene yanlış mesaj veriyorum sanırım.
bu aralar farklı düşünebilmeyi o kadar çok istiyorum ki. aynı düşüncelerden sıkıldım hatta tüm düşüncelerimden sıkıldım. hepsinden kurtulabilsem keşke. çünkü düşüncelerim kafamı yastığa koyduğum an harekete geçiyor ve beynim kafatasıma baskı yapıyor. kafamdan bile kurtulmak istediğim zamanlar oluyor. uykusuz geçen gecelerde delirme aşamasına geldiğimde bazen dondurucu soğukta pencereyi açıp nefes almaya çalışıyorum. hala nasıl hayattayım onu bile bilmiyorum. ağlama krizleri, sinir krizleri hiçbir şey geçirmiyor kafamdaki baskıyı. düşünmekten kurtulamıyorum. düşünmekten kurtulabilir miyiz ki? var mı öyle bir şey? hani beynimizi tamamen boşaltsak falan. aristo idi sanırım beynimizi boş bir levha olarak nitelendirmişti. o duruma çevirebilir miyiz beynimizi? imkansız sanırım. doğduğumuzda bile ağlıyoruz ya o zaman bile bir derdimiz düşüncemiz var.
ha bu arada otobüste uyuyorum artık düşünmemek için. önemli kararlar almaktan kaçınıyorum. olanları düşünüp bir neden aramaktan yoruldum. nedeni olmazmış bazen bir şeylerin. o yüzden ben de düşünmek yerine uyumaya karar verdim. sadece uyuyorum ve biraz olsun kurtuluyorum kendimden. ruhum başka alemlerde dolaşıyor ben uyurken. erteliyorum tüm acımı düşünmekten uzak kalarak. biriksin biriksin bir anda patlasın ve yenileneyim istiyorum. gerçi bu sefer geçen seferki gibi ayakta, hayatta kalabilir miyim bilmiyorum ama şu sıralar bir patlamaya hazırlanıyorum. yeniden başlamak için bu gerekli bazen. hayatımız boyunca bir çok kez hayata tekrar başladığımıza inanıyorum. her seferinde biraz daha değişerek biraz daha büyüyerek tabi. ve ben tekrar başlayacağım biraz kırık biraz eksik.
not: bu yazı otobüs mola verdiğinde derin bir uykudan uyanıldığında yazılmaya başlandı. ve hala süren bir yolculuk sırasında bitirildi. şu an fonda kibariye sanırım annem diye bir şarkı söylüyor. şoför onu dinliyor çünkü.

koca çocuğu seven kadın



Bir gün uyansan
Yanında olmasam
Hayatından çıkıp gitmiş olsam
Yastığı alsan
Derince koklasan
Kokumu arayıp bulamasan
Bir ah çeker misin
Derinlere gider misin
Yoksa hayatta bu da var deyip öylece pes eder misin
Kalıp büyüyen aşk ise çekip gitmemi sadece seyreder misin
Bir ah çeker misin
Derinlere gider misin
Yoksa hayatta bu da var deyip öylece pes eder misin
Kalıp büyüyen aşk ise beni sevmeyi hak eden adam sen misin
İstediğin kadar inkar etsen de
Bu koca adamın da yaşamadıkları var
10 yıl var arada bazen zor olsa da
Bu koca çocuğu seven bir kadın var,var var…
önce sözlerine rastladım bu şarkının. bir şeyler hatırlattı bana. sonra şarkıyı aradım tüm müzik sitelerinde. lakin dinleyebileceğim hiçbir yer yoktu.  24 saat boyunca uğraşmanın ardından şarkıyı şu an dinleyebiliyorum ve bu yazıyı yazmaya başlayabildim.
her seçim bir vazgeçiştir ya hani. bazen bilerek bazen de farkında olmaksızın mutsuzluğu seçeriz.  ben bilerek seçmiştimmutsuzluğu. seni seçerek yaşabileceğim tüm mutluluklardan vazgeçmiştim. lakin pişman değildim ve beni ayakta tutan buydu. çünkü sana dair her şey beni mutlu da ediyordu aslında. nedenini hala bilmiyorum ama garip bir şekilde mutlu oluyordum. oysa ki ne çok ağlattın beni ne çok kırdın ne çok yıprattın. isteyerek veya istemeyerek ne çok şey yaptın bana.
maymun iştahlıydım aslında ben. elde edebildiğim şeylerden bir anda vazgeçerdim. seni de bir an elde etmiştim aslında ama senden geçemedim. neydi seni farklı kılan? diğerlerinden farkın neydi? bana bu kadar şey yapmana neden izin verdim? neden hayatta yapmam dediğim şeyleri yaptım? neden tavizler verdim? ilk kez aşık olmuyordum sonuçta ama ilk kez kendimden, fikirlerimden, prensiplerimden, her şeyden vazgeçiyordum. bana soruyordun ya hani neden ben diye ben bile bilmiyorum işte bu sorunun cevabını. benim de cevapsız sorum bu. neden sen? neden beni her daim kovan bir adama hala bağlıyım? neden beni istemeyen birine aşığım? ne çok neden diyorum değil mi? oysa sen benim tersime hiçbir şeyin nedeni olmadığına inanırdın. ne kadar da farklıydık.
başaramamızın nedeni yaş farkımız değil yaşadıklarımızdı. geçmişimiz bize engel oluyordu. daha doğrusu sana. lakin ben nedensizlikleriyle anlamlı bu koca çocuğa aşıktım ve savaşmadan çekilmeyecektim. her yerim kanasa da devam edecektim. kimseyi dinlemedim. lakin çocuğundan vazgeçmek zorunda kalan daha kendisi çocuk olan bir anne gibi ben de gebe kaldığım aşktan vazgeçmek zorunda bırakılıyordum sen tarafından. anestezisiz yapıyorlardı bu işlemi. acı çektire çektire ağlata ağlata. en büyük yarayı kalbime aldım. şimdi durduralamayan bir kanamam var. kan kaybı beni öldürür mü yaram kabuk bağlar mı bilmiyorum ama artık her şey çok farklı olacak onu biliyorum. zor olacak. tekrar bir başkasına dokunabilmek, sarılabilmek, bir başkasını öpebilmek, bir başkasının elini tutmak… her şey çok zor olacak.
hayat devam edecek biliyorum. ama koca çocuk bu şehrin bir yerlerinde seni her daim sevecek biri var. seni her hatırladığında hüzünlü bir tebessüm edecek biri var.
ve bitirirken:
mayın tarlasında dolaşıp durmuşum aşk sanıp da
herkes arkamdan bağırmış kimseyi duymamışım
savaş filmlerinde olur ya yaralı yaralı devam etmişim
sonuna kadar aşk ya yanımdasın sanmışım

mayın tarlasında yürüyüp durmuşum aşk sanıp da
tel örgülerde durmamış bir delikten geçmişim
her şey bana dur demiş kulağım darbe almış duymamışım
sonuna kadar aşk ya sadece inanmışım

koşmuşum düşmüşüm kalkmışım
sevişmek sevmekten gelir inanmışım
elimden tuttuğunda öyle bir güvenmişim ki
bize bir şey olmaz sanmışım

mayın tarlasında bir adam sevmişim aşk sanıp da
soyunup korkusuzca çırılçıplak kalmışım
aşk filmlerinde olur ya işte öyle sevmişim
sonunda bedenim sağlam bulunmuş yüreğim paramparça