23 Nisan 2013 Salı

bir adam vardı kalbimde adı kaldı


2010 haziranında tanışmıştım bu adamla. sonra bir şeyler oldu sevgili olduk gibi oldu olamadık gibi oldu gitti bu kal demedim ben de. melislerden nefret sebebim olarak melis diye bi kızla sevgili oldu kıvırcık saçlı falan hoş bi kız. neyse sonra bir şeyler oldu macaristan’a yerleşti hayatı tümden değişti. biz kanka olduk iyi ki sevgili olarak devam etmemişiz dedirtti bana ama o her gece bi mektup yazardım istanbul’a ilk yerleştiğimde. bir gün göndericektim. bi sürü mektubum vardı elimde. sevgili olsaydık 1.yıldönümüze tekabül edecek gece olan gecede ona mektupları gönderdim internet aracılığıyla. şaşırdı bir şeyler oldu. sen bana hiç gitme demedin dedi. haklıydı demedim. ama o zamanlar birine gitme demenin anlamlı olabileceğini bilmiyordum. miraç’tan sonra birilerine gitme dedim ama onlar için de gitme lafı anlamlı olmadı. belki miraç için anlamlıydı sadece. bilemiyorum. 
2011’de miraç amerika’ya gitti. orada okumaya orada yaşamaya başladı. ailesi bi heves sandı. geri döner sandı ama dönmedi. devam etti. kendi ayakları üzerinde kaldı. biz de arada mailleşir olduk. çünkü ne feysbuk ne tivitır ne başka bir şey hiçbi sosyal alanda yoktu kendisi. elimde tek bi mail adresi vardı ona ulaşabileceğim. bazen haftada 1 bazen 2 3 gün üst üste bazen ayda 1 bazen 3 ayda 1 mail atardı. özlenmek hoşuna giderdi. ben de çok özlerdim onu. yaklaşık 7aydır bana mail atmıyor. yaklaşık 7aydır ona ulaşıyor mu ulaşmıyor mu bilmediğim mailler yazıyorum. demin yeni bi mail daha yazınca size miraç’tan bahsedeyim istedim. 
arada onun her noktasına kaykayıyla değdiği yollardan yürürüm beşiktaş’ta. ortaköy’e nazır okulunun oralarda gezer sanki bi kapıdan çıkıp koluma dokunup bana kocaman sarılacakmış gibi hissederim. 
hala bir şeyler için umut beslebilmemin tek sebebi ona attığım mailler. uzun aralardan sonra belki cevap gelir umudu cevap geldiğinde ise benim bi güce daha çok inanmamı sağlayan kurbağa prensim o benim. çocukluktan çıkıp genç olmamı sağlayan insan. hayatımdaki en sevdiğim dallamam. 
uzun zamandır kimseyi özlemiyor ve ağlamıyordum nerden geldiyse miraç aklıma geldi bi de ortaçgil açtım güzelce kendime acı çektiriyorum.

size çokomik bi hikaye anlatacağım


size çokomik bi hikaye anlatayım mı?
anlatayım evet.
bak şimdi 1hafta kadar önce biri vardı. yanında saatlerce konuşabildiğim cümlelerimi tamamlayan anlattığım şeyleri anlayan. böyle insanlarla muhabbet mükemmel ötesidir. sevişmek yerine sabaha kadar konuşabilirsiniz. sevişelim dedik. sevişirken bir şeyler oldu durduk bi tekrar muhabbet etmeye başladık. ağladım. nefret ederim ama ağladım. anlattığım adam olmak istedi. o ben olabilirim dedi önce duymadım bu cümleyi konuşmaya devam ettim sonra karnına yattım 
-denesek becerebilir miyiz sence
+ben de ondan korkuyorum ya beceremezsek ne olucak
-ne olur ki eskisi gibi devam ederiz ne olabilir en fazla
+hayatındaki erkeklerle aynı kefede olmak istemiyorum senin de benim hayatımdaki kadınlarla aynı kefede olmanı istemiyorum biraz zaman geçirelim beraber sinemaya falan gidelim
-olur tamam güzel olur sinemaya gideriz kitap okuruz yemek yaparız
bu muhabbetle uyuduk gece. sabah uyandık. her zamanki gibi görüşürüz diyerek ayrıldık.
2gün sonra mesaj attım. klasik beni özledin mi mesajımı ona da bunu neden sorduğumu anlatmıştım art niyet yok yani. cevap gelmedi. 1gün sonra bir mesaj daha attım benden kaçmasına gerek olmadığıyla alakalı. gene cevap gelmedi. ben de bıraktım. koyverdim. 
oysa olmuyorsa olmazdı kimseyi zorlayan bi tip de değildim. ama bana koyuyor bu durum. en azından hayatımdaki erkekler sinem yapamıcam ben diyordu. sessizce siktirip gitmiyorlardı. hayır kimseden bir şey beklemezken oluyor ya bunlar daha da deliriyorum. sanki ben sana hayalimdeki adam ol dedim. orda anlattım sen olmak istedin. sonra da sorunlu kız oluyorum ben lan nerden hani burda çıkardığım sorun? ya ben yapamıcam demek bu kadar zor olmamalı. insanların seviştikleri insanlara biraz saygısı olmalı en azından 2 kelime edebilmeli diye düşünüyorum ama boşa konuşuyorum.

19 Nisan 2013 Cuma

annemle cuma kavgası


-çocuğa yüklenme öyle benim olmadı da da noldu ders ders hayatımız ders oldu
+fena mı meslek sahibi oluyorsun işte
-sevgilisi olanlar meslek sahibi olmuyor mu?
+onlar becerebilmiş demekki
-ben becerip beceremeyeceğimi göremedim ki?!
+amaaan sen sevgili mi çekebiliyorsun zaten 2 kere arasa 3. de sıkıldım diyorsun katlanabiliyorsun sanki
-işte lisede sevgilim olmadı diye bence bu
evet ben seevgili çekemiyorum o yüzden de sevgili olmak istemiyorum zaten. hayatımdaki tüm erkeklere de bunu anlatmaya çalıştım. bak dedim sinemaya gidelim yemek yapalım sahaf dolaşalım sergiye tiyatroya konsere gidelim sevişelim aç kalalım yatakta beraber kitap okuyalım birlikte bi hobi edinelim gezelim fotoğraf çekelim ama sevgili olmamıza o sorumluluğa bulaşmamıza gerek yok. ben seni elinden tutup arkadaşlarımla tanıştırabileyim ve sadık kalalım yeter dedim inanın hepsine mükemmel bi ilişki tanımı olarak geldi bu. süperdi. ideal kadındım. sorunsuz dırdırsız. sonra noldu biliyor musunu? bi daha aramadılar. ben aradığımda soğuk insanlarla karşılaştım. hani ideal kadın? hani mükemmel ilişki? 
en son seviştiğim adamla da böyle oldu. o daha açık sözlü en azından arar ben istemiyorum der diye bekledim ama o da mesajlarımı karşılıksız bıraktı. aynı kefede olmak istemediği adamlarla aynı kefeye 1 numaradan giriş yaptı.
artık çok da koymuyor bu durum yenisine kadar üzülüyorum. sonra gene güzel bi gece geçirip mutlu oluyorum. sabahı düşünerek yaşamaktansa anlık mutluluğumun tadını çıkarıyorum.
ah be anne lisede sevgilim olsa böyle mi olurdu şimdi?

14 Nisan 2013 Pazar

çıplaklık sadece gerçekliktir


çıplakken edilen muhabbetlerin kimseyi etkileme amacı yoktur ve tamamen gerçektir. 
dizlerimi toplayıp kollarımın arasında aldığım an benim için ağlamak kaçınılmazdı ve öyle de oldu. biri beni sevsin istedim cümlesi içimde yankılanırken o sadece gözyaşlarımı görüyordu. en nefret ettiğim şeylerden biriydi bi erkeğin karşısında ağlamak ama çıplakken her şey gerçek ve olağandır. çıplakken siz gerçek sizsinizdir ve kendinizi bile kandırırken size çok benzeyen birini kandırmanız mümkün değildir.
bazen oturup muhabbet etmek orgazm olup boşalmaktan çok daha önemlidir ve öyle bi geceydi. susmadan saatlerce konuşabilirdim ki susmadan saatlerce konuşmuştum. sizi anlayan ne demek istediğinizi açıklamaya gerek duymadığınız insanlarla muhabbet etmek bi erkeğin kasıklarında vakit geçirmekten çok daha zevklidir her zaman.
lakin adamın biri size okkalı bi cümle kurduğunda sana sen burda değilsin kafan başka yerde dediğinde tüm büyü bozulabiliyor. neden dedin ki şimdi bunu diyorsun ne gerek vardı ki üst üste iki kere orgazm olup boşalıp uyuyup sabah da siktir olup gitmek varken neden yapıyorsun ki şimdi bunu diye düşünüyorsun. ama işte cümle ağızdan bi kere çıkıyor ve sen de kendini tutamayıp ağlamaya başlıyorsun. sebep basit; 2 senedir yaşadığım saçmasapan ilişkiler yarım yamalak seksler fiziksel anlamda sikilirken asıl sikilenin ruhum olduğunu farkettiğim zamanlar kendimden nefret ettiğim aylar kendimi sevemediğim zamanlar ve genel olarak kimsenin beni sevmemesi. sevilen bi kadın değilim olamadım olamayacağım. aşık olunası o mükemmel kadın değildim rakı içibilseydim belki olurdu diyorum bazen ama rakıyı sevmiyorum. tüm sorun rakıda bence. tadı daha güzel olsaydı ben de sevilesi bi kadın olurdum.
adamın biri seni sikmek yerine seni dinlemeyi tercih ediyor saçını okşuyor sana iyi geliyor sana sarılıyor bi kez daha ne kadar boka bulandığını farkediyorsun. içki şişelerinde hayat bulduğun seviştiğin herkesi unutmak istediğin aynaya bakmaktan korktuğun ölü gibi yaşadığın zamanları düşünüp kendine okkalı bi küfür ediyorsun. işte o adam seni böyle sorgulamalara itiyor boş boş yaşarken tekrar ne istediğini düşünmeye başlıyorsun. ne istiyorum ben bu hayattan?
cevapsız sorular kafamı iyice bulandırırken ve playlistim de sonuna gelmişken ben gideyim de bi çay koyayım en iyisi.

12 Nisan 2013 Cuma

beni biraz sabah sev


darmadağınık nereye gittiği belli olmayan hayatıma son hızla olmasa da çok hızlı bi şekilde dönüş yaptığım şu günlerde uykusuzluk, seks, bazı güzel şeyler, bazı kötü şeyler, bazen aşk, bazen hüzün yaşadığımı hissettiriyor. sıkıcı, düzenli ilişkilerden daha güzel gidiyor her şey dağınıkken. evet yara alıyorum evet kalbim binlerce kez paramparça oluyor aynen öyle binlerce parça değil binlerce kez paramparça oluyor ama bu bana yaşadığımı hissettiriyor. yaşam, sabah yüzüne bile bakmadan evinden ayrılacağım adamın dudaklarında saklı ya da seviştikten sonra sarılamayan adamın kasıklarında. yaşam bi adamın içime girerken gözlerinin aldığı şekilde saklı ya da göğsündeki ter damlalarında. 
kadınlığımı oral seks yaptığım adamın inlemeleri arasında bulurken kendimi tamamıyle kaybediyorum. ben sadece seks yaparken hissediyorum. güneşin doğması bile boş gelirken bana o sigara dumanıyla loş olmuş odada yarı kirli çarşaflarda ve tamamıyle rahatsız yatakta inlemelerim arasında hissediyorum tüm duyguları. aşk,hüzün,özlem, mutluluk…
sabah kalktığımda boğazıma dolan o katranı da burnuma dolan odadaki seks kokusunu da seviyorum. aşk için yaratıldığımı düşünmeyerek su içerken adama bakıyorum. ne kadar güzelsin diye içimden konuşurken gözlerini açıp bana bakıyor ve saati soruyor. hep aynı sahne. işte bu sahneyi ortalama 3 hafta da 1 farklı biriyle yaşıyormuşum istatistikler öyle diyor ben onların yalancısıyım. 
işin en kötü tarafı sabahki derin sessizlik. bak o olmasa belki her şey daha güzel olurdu. bi an şimdi biz neyiz tarzı bi espri yapmak istiyorum öyle anlarda. gece hiç susmazken ve beni yatağa atmak için tüm espri kozlarını entelektüel bilgilerini kullanırken sabahları sus pus olan adamları anlamıyorum. benden daha derin tribe giriyorlar resmen.
yine de bana yaşam sularından bir bardak verdikleri için onları hep seviyor ve her birine büyük bi tutkuyla yaklaşıyorum.

9 Nisan 2013 Salı

bazen ölmek güzeldir


bazılarımız bi kadına bazılarımız bi adama aşık.
aşk acısı çekip her şeye gülüp geçmeyi öğrendik çoğumuz.
artık her şey olağan gelmeye başladı şaşırma ve saatlerce ağlayıp depresyona girme evresini de atlattık.
artık hissetmiyoruz bile
tek olayımız duygusuz ama hissetmeyi başarabildiğimiz sevişmeler olmuş
ne boka yaşıyoruz lan siktirip gidelim

Memleketimizin Bu Güzide İnsanı Yana Yakıla Ne Arıyor?

Ahanda ben! Bu videoyu izlediğim anda nöbetçi eczane aradığım gece aklıma geldi! Ben izlerken çok güldüm çünkü hakikaten biz erkekleri yansıtıyor! Oldukça eğlenceli! Filmdeki adam evden ilk çıkışında çok heyecanlı, sanırım fiziksel aktivite içine girecek onun için bir şeyler arıyor olabilir. Siz anladınız onu. Yuh artık çapkınlık için nöbetçi eczane ararken polise de yakalanılır mı? Sonunda da kız adamın elinde öksürük şurubunu görünce nasıl bir hayal kırıklığına uğramıştır tahmin edebiliyorum. Tavsiyemdir izleyiniz.

http://www.alevlendirir.com/



Bir bumads advertorial içeriğidir.

5 Nisan 2013 Cuma

gözlerimi kapatıyorum


yatakta dağılmış uzun kıvırcık saçları gözümün önünde beliriyor. o kadar istedim ki burnumu saçlarına gömüp uyumayı, ellerimi sana sarıp köprücük kemiklerinde kaybolmayı, seni tam tebessümünden öpmeyi. 
bi insanlar aranızda 1cm bile yokken miller varmış gibi hissettiğiniz an canınızdan can gidiyor. sanki böyle bi rüyadaymışsınız da astral seyahatle onun yanına gelmişsiniz gibi sanki orda değilmişsiniz o bunların hiçbirinin farkında değilmiş gibi. sizi azıcık sarsa her şey bitecekmiş de işte bunu yapamıyormuş gibi. 
ellerimi saçlarında gezdirip huzurlu bi uyku çekmek yerine arkandan seni izleyip sonra sırtımı dönüp sabaha kadar üşüdüm. hava soğuk değildi üşümemin sebebi bu değil. aramızdaki buz dağları üşüttü beni. seksin sıcaklığından sonra serinlemek iyi gelir aslında ama buz dağları bunun abartılmış versiyonu. buz dolu bi küvet daha iyi gelirdi inan.
gözlerimi kapatıyorum sen beliriyorsun canım biraz daha acıyor sonra geçti diyip kendimi kandırıp şarkılarda kayboluyorum. can’ımı yakıyorsun.

Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor



Sanat, tıp ve iş dünyası, kalp hastası çocuklar için el ele veriyor. Ünlü ressam Renée Niklan’ın 17 eseri, 10-14 Nisan tarihlerinde Ekavart Gallery’de sergileniyor. Ekavart Gallery nerede diyenlere, işte adres:  The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza, No: 15, Gümüşsuyu-İstanbul. Sergi, çarşamba-cuma günleri 11.00-18.30, cumartesi günü ise 12.00-18.30 saatleri arasında gezilebilir.


Bu serginin diğerlerinden farkı ne derseniz, salt bir resim sergisi olmanın ötesinde bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı, gelişmekte olan ülkelerde doğuştan ya da sonradan kalp hastası olan çocukların tedavi edilmesi için kullanılacak. Tedavileri, bu işe gönül vermiş bir avuç tıp insanının kurduğu Herkes İçin Kalp Derneği (www.cptg.ch) gerçekleştirecek. Dernek, modern tıbbın sunduğu olanaklardan yararlanamayan bu çocukların İsviçre’de ya da kendi ülkelerinde ücretsiz tedavi olmalarını sağlıyor.


Ne yazık ki, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 2 milyon çocuk kalp bozukluklarıyla doğuyor ve bu çocukların yarısı maddi kaynak veya sağlık sektöründeki insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ilk iki yıl içinde yaşamını yitiriyor. Bu ülkelerde açık kalp ameliyatı olmayı bekleyen çocukların sayısı ise 8 milyonu buluyor.

Herkes İçin Kalp Derneği’nin kurucusu Ord. Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos. Kalangos, iki kez Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kalp cerrahı. Bu alanda 14 ayrı teknik geliştirmiş. Son 100 yılın en iyi cerrahlarından biri olarak tanınıyor. Ayrıca, dünyanın en prestijli tıp ödüllerinden Fransız Tıp Akademisi Ödülü’ne sahip.

Sergi, Alvimedica’nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, hayır amaçlı bu tür etkinliklere özel önem veriyor ve Herkes İçin Kalp Derneği’ni yürekten destekliyor.

Niklan’ın mutluluk, umut ve sevgi mesajları içeren eserlerinden oluşan  “Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor” temalı sergisini mutlaka görün. Gidemem diyorsanız, sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv’de de izleyebilirsiniz. Resimler, yüreğinizi ısıtacak…

Hem dernek hem de sergi hakkında şuradan bilgi alabilirsiniz: http://alvimedica.com/hearts-for-all/tr/

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

3 Nisan 2013 Çarşamba

tam tebessümünden öpmek istediğim adam


Hani hep yaşamak istediğim şeyleri farklı adamlarla yaşadım diyordum ya. Tam şu an saat 12yi8 geçiyorken yaşamak istediğim bi anı yaşamak istediğim adamla yaşıyorum. Tek fark aslında diğerleriyle ortak noktası bu adam da hayatımda olmaya devam etmicek. Karşımda gitarıyla eğlenirken ve ben kırmızı deri bi koltukta çay içip onu izlerken zaman dursa hayır demezdim.
Uzun kıvırcık saçları ve yeşil gözleriyle bana bakıp tebessüm edip çayından bi yudum alıp işine devam ederken ona hayranlıkla bakiyorum. İçimde ufacık bi umut yokken ufak bi aşk tohumu beliriyor ve ben tüm karamsarlığımla onun büyümesini engelliyorum.
Tam tebessümünden öpmek istediğim adam tam karşımdayken ben sevdiğim az bilinen bi yazarın kitabının arkasına bu cümleleri yazıyorum. Kafamın içinde müslüm gürses orhan gencebayla peşisira beni efkara sürüklerken odada bilmediğim, arabeskten millerce uzak güzel bi şarkı başliyor. Saat 12yi14 geçerken bi aşk daha bitiyor.