13 Temmuz 2011 Çarşamba

uzun otobüs yolculukları



uzun yolculukları çok fazla sevmeye başladım. en rahat düşünebildiğim anlar bu yolculuklar esnasında olan anlar. kendi kendime kalıp dışarıyı izlerken hayatımı düşünebiliyorum. neler yaşıyorum neler yapıyorum… hepsi tek tek geçiyor aklımdan.bazen ufak bir damla yaş süzülüyor gözümden bazense küçük bir tebessüm beliriyor yüzümde.
gariptir ki ben bu yolculukları hep önemli kararlar aldığım ya da birilerinin benim yerime de kararlar verdiği zamanlarda yaptım. birileri karar verdi ben dayanamadım atladım otobüse evime döndüm. birileri karar verdi gene dayanamayıp atladım otobüse istanbul’a döndüm. yol boyunca doğru yanlış her şeyi düşünürüm. kendime savunmalar hazırlarım. karşımdakine laflar hazırlarım. lakin bazen hiçbir kararı değiştiremiyorsun. olmuyor ne yaparsan yap olmuyor. sen kalkıp dünyanın öbür ucundan gelsen bile değişmeyecek kararlar oluyor bunlar. bazen otobüste ne kadar düşünürsen düşün bir çıkar yol bulamıyorsun. senin kararların pek bir anlam ifade etmiyor bazen. mesela şöyle ki adam:
-seni üzmek istemiyorum benden uzak dur.
+sanane benim hayatım ve ben senle acı çekmeye bile razıyım.(kadın)
-istemiyorum seni olmaz.
adam anlamıyor işte. hiçbir cümlen onun bu kararını değiştiremiyor. ikna edemiyorsun. sonra atlayıp bir otobüse uzaklaşıyorsun onun da bir yerlerde nefes aldığı şehirden. bazen ilk otobüse binmek istiyorum nereye gittiğine bakmadan. belki daha farklı düşünce ortamı yaratıp işin içinden çıkabilirim diye. lakin o kadar cesur olamadım daha. yerimde sayıp duruyorum. ben değişimden nefret ediyorum ilerlemekten değil. ama ilerleyemiyorum her şey aynı. evrene yanlış mesaj veriyorum sanırım.
bu aralar farklı düşünebilmeyi o kadar çok istiyorum ki. aynı düşüncelerden sıkıldım hatta tüm düşüncelerimden sıkıldım. hepsinden kurtulabilsem keşke. çünkü düşüncelerim kafamı yastığa koyduğum an harekete geçiyor ve beynim kafatasıma baskı yapıyor. kafamdan bile kurtulmak istediğim zamanlar oluyor. uykusuz geçen gecelerde delirme aşamasına geldiğimde bazen dondurucu soğukta pencereyi açıp nefes almaya çalışıyorum. hala nasıl hayattayım onu bile bilmiyorum. ağlama krizleri, sinir krizleri hiçbir şey geçirmiyor kafamdaki baskıyı. düşünmekten kurtulamıyorum. düşünmekten kurtulabilir miyiz ki? var mı öyle bir şey? hani beynimizi tamamen boşaltsak falan. aristo idi sanırım beynimizi boş bir levha olarak nitelendirmişti. o duruma çevirebilir miyiz beynimizi? imkansız sanırım. doğduğumuzda bile ağlıyoruz ya o zaman bile bir derdimiz düşüncemiz var.
ha bu arada otobüste uyuyorum artık düşünmemek için. önemli kararlar almaktan kaçınıyorum. olanları düşünüp bir neden aramaktan yoruldum. nedeni olmazmış bazen bir şeylerin. o yüzden ben de düşünmek yerine uyumaya karar verdim. sadece uyuyorum ve biraz olsun kurtuluyorum kendimden. ruhum başka alemlerde dolaşıyor ben uyurken. erteliyorum tüm acımı düşünmekten uzak kalarak. biriksin biriksin bir anda patlasın ve yenileneyim istiyorum. gerçi bu sefer geçen seferki gibi ayakta, hayatta kalabilir miyim bilmiyorum ama şu sıralar bir patlamaya hazırlanıyorum. yeniden başlamak için bu gerekli bazen. hayatımız boyunca bir çok kez hayata tekrar başladığımıza inanıyorum. her seferinde biraz daha değişerek biraz daha büyüyerek tabi. ve ben tekrar başlayacağım biraz kırık biraz eksik.
not: bu yazı otobüs mola verdiğinde derin bir uykudan uyanıldığında yazılmaya başlandı. ve hala süren bir yolculuk sırasında bitirildi. şu an fonda kibariye sanırım annem diye bir şarkı söylüyor. şoför onu dinliyor çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder