31 Ekim 2011 Pazartesi

bir delinin günlüğü vol.1

Gözlerimi kapamaya korkar oldum yeniden. Onun yüzünü görmek sürekli ya da gözlerini mutlu ediyor ama acıtıyor be. Gözleriyle gülerken o bir anda beliriyor karşımda ve aniden açıyorum gözlerimi. Gerçek olmadığını biliyorum ama gerçek sanıp kapılırım diye korktuğumdan açık tutmaya çalışıyorum gözlerimi. Bir rüyaya kapılıp onu tekrar tekrar kaybetmekten korkuyorum. Aslında gözlerimi açık tutmak bile işe yaramıyor bazen. O gene gülen gözleriyle karşımda oluyor ve ben gene kapılıyorum.
Onla geçen her an kare kare gözlerimin önünden geçiyor arada. Beni kucağına aldığında nasıl uçuyormuş gibi hissettiğim geliyor aklıma ya da ayna karşısında parfümünü sıktıktan sonra ona sarılıp o kokuyla kendimden geçişim. Sürekli gelen bir kare var ki aptal aptal sırıtmamı sağlıyor. Ama o bana kalacak.
Her telefonda anneme onu anlatasım geliyor. Uzun uzun nasıl biri olduğundan bahsedesim. Annemin gene beğenmeyecek olduğunu düşünüyorum sonra. Sesim kötü geldiğinde hastalıktan demekten sıkıldım artık. – neden sesin kötü kızım + hastayım anne ondan. Oysa ki “+aşığım be anne çok aşığım ama sevilmiyorum” diyesim var ama diyemiyorum. Susuyorum. İçime attıkça büyüyor sonra da yazıyorum.
Başkasıyla da görüşemiyorum. Sanki sana olan hislerim kirlenecekmiş gibi hissediyorum. Sanki başkasıyla görüşürsem sana ihanet edermişim gibi. Ama alakası yok aslında. Senin hayatında dahi olmayan birine nasıl ihanet edersin ki? İşte acayip bir şey bu. Acayip bir his. Her şey böylesine temiz ve saf kalsın istiyorum. Üstüne başkası gelmesin. Başkası dokunmasın. Başkası laf söylemesin. Sadece sen ol istiyorum.
Zeytinburnu-kabataş tramvay hattı da çare olmadı bana. Bu kez başım cidden belada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder