31 Ekim 2011 Pazartesi

15 aralık 2010



sabahın köründe arardı hep. gene sabahın köründe aramıştı. mesajlarımın hiçbirini görmemiş olarak. sonra dur dedi bakayım mesajlara. sonra anlattı anlattı ve umrumda değil hissettiklerin dedi benim için sorun da değil dedi. tamam dedim. benim için de sorun yok. sonra nasıl olduysa sinemaya geldi laf. ben de gidicem benle gel dedim. ıh mıh etti öğlen konuşuruz dedi. peki dedim. ama gelecekti biliyorum bi’ şekilde ikna edecektim. buz gibi hava. yağmur yağıyor. ve ben incecik bi ceketleyim. güzel görüneceğim ya. hay kafamı sikeyim. neyse ikna ettim gelecekti.
en yakın arkadaşımla taksim’e geçtik. belli saate kadar beni yalnız bırakmayacaktı. bi’ de tavsiyeler, taktikler veriyordu. sinemada şöyle öpüşülür böyle öpüşülür diye. lan ben film izlerken başka bi’ şeyle ilgilenememki.. hava buz gibi. donuyoruz. vakit geçsin diye istiklal’i turladık da bi’ kaç kere. sonra gitti o ve ben o soğukta beklemeye başladım atlas pasajının içinde. hep tam vaktinde gelirdi. ne 5 dakika erken ne geç. gene vaktinde geldi. biletlerimizi almıştım ben. girdik sinemaya. başlayana kadar muhabbet ettik konuştuk uzun uzun. film başladı. turist’i izleyecektik o gün beraber. gittik oturduk yerimize. bi’ an bi’ el hissettim n’oldu diye döndüm bi’ hışımla (lan bi’ de aşık olduğum adam düşün yani) bi’ şey yok saç vardı onu aldım korkma tecavüz etmeyeceğim dedi. güldüm sadece. sonra film başladı. arada mısır aldı geldi al ağzın boş durmasın dedi. arada ona bakarak izliyordum filmi. hareketlerini izliyordum. ama alt yazılı filmdi. ondan dolayı uzun süre bakamıyorsun da. film bitti. çok siktiriboktan bi’ sondu ki o da ikinci yarı anladığından bahsetti. nasıl anladın ya diye şaşırmıştım. sonra çıktık ordan galatasaray’a doğru yürümeye başladık. johhny depp’in diğer filmlerinden bahsediyordu. benim yaşımın tutmadığı filmlerden. sonra da dalga geçiyordu. konuşa konuşa tezgah’a geldik. bi’ şeyler içecektik. geçtik oturduk masalardan birine. sohbet etmeye başladık. gene filmlerden bahsediyorduk. neyse cam kenarında masa boşalınca oraya geçtik. bi’ farklılık vardı onda. daha iyi davranıyordu. değişikti yakındı. sonra sigara içmek için dışarı çıktı ben de yanında çıktım tabi. gene aynı şeyleri konuşuyorduk. birlikte olamayız vs vs diyordu. gidicem ben yokum diyordu. ‘git ama gitme’ dedim hep kal sadece kal. nasıl olduğu önemsiz ama kal dedim. elini uzattı elimi uzattım. ilk o an elimi tuttu. bi’ şey diyemedim kaldım öylece. tam elini çekerken daha sıkı tuttum gitme dedim gitme kal. sonra içeri geçtik. sessizce onu izlemeye başladım. şoktaydım çünkü. sessizce oturdum o konuştu anlattı dinledim uzun uzun. saat 21:30adoğru gitme vaktimde yaklaşmışken bi’ kere daha sigara molası verdi. ben çıktım dışarda üstümü giyinip hazırlanıyordum durdu sarıldık sarıldım çekildim bi’ an dudaklarımız birleşti. hayatımda aldığım ilk öpücüktü. daha önce kimseye izin vermemiştim. engel olmuştum. ama o an hiçbir şey yapmadım. tek yaptığım utanarak boynuna sarılmak oldu. sonra tekrar uzun bi’ öpüşme. hiçbir şey yapamamıştım lan. dudaklarımı bile hareket ettiremedim ben. beceriksizlik böyle olsa gerek. neyse gitmem gerekti ama gitmek istemiyordum. gitmek istemiyorum dedim bende kal dedi peki dedim. onun yanında olmak istiyordum zaten. 
not: editlicem bunu bi’ ara daha devamı var ama yoruldum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder