27 Ekim 2012 Cumartesi

bir beyoğlu klasiği

şöyle başlar. metrodan çıkılır ya da otobüsten inilir meydanda. sonra etraftaki insanların içinde bazen onları inceleyerek istiklal’in girişine gelinir. önce karşıdan gelen büyük bi insan topluluğuna bakılır derin bi nefes alınır ve caddeye dalınır. caddede yürümek zor değildir aslında o alır götürür çünkü seni. güzel bi senkronizasyon vardır insanlar arasında. yavaşça yürünür ve kitapçılardan birine gelindiğinde içeri girilir. yeni çıkanlara, çok satılanlara falan bakılır müzik eşliğinde. ha bu arada kulaklık olmazsa olmazınız unutmayın. gerçi ben beyoğlunun sesini dinlemeyi daha çok seviyorum ama olsun. yürümeye devam edilir. atlas pasajına girilir. belki gözümüze bir şey çarpar da alırız diye beklenir. belki bi fular belki bi yüzük alınır bir yerden.küpe de olabilir. sonra tekrar caddeye çıkılır. ara sokaklar candır. ara sokaklardan birinde güzel bi antikacı bulunabilir ya da ikinci elci. 60lardan 70lerden kalma eşyalar vardır elinde. yaşanmışlığı yüzünden okunan bi adamla gramofon mu pikap mı muhabbeti yapılır. size farklarını anlatır. plaklardan bahsedilir. sonra tekrar caddeye çıkılır galatasaray lisesine gelindiğinde sağ tarafa dönülür. aslıhan pasajı vardır az ilerde. içeri girilir ve kitapların kokusuna bırakılır bünye. bir kaç kitap alınır. belki ikinci hoş bi anı bulunur. sonra caddeden devam edilir. bi portakal suyu alınır. tünele doğru vitrinler incelene incelene gidilir. bi iki sokak çalgıcısı dinlenir. tünele gelindiğinde geri mi dönsem tünele mi binsem yoksa yürüsem mi üçleminde yürümek tercih edilir genelde ve galata’ya doğru yürünür. oradaki dükkanlar biraz daha farklıdır. çok güzel el yapımı kıyafetler çantalar bulunur müthiş ayakkabılar vardır. galata’nın olağanüstü görkeminin yanında geçilir ve karaköy’e doğru baş aşağı koyverilir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder