27 Nisan 2012 Cuma

bir vapur iki şarkı bir adam



 bir ışık kulesinin 2. kez yanmasına kadar geçen süre kadardı seni unutmam. o kadar uzundu yani. 
soğuk bir havada kadıköy beşiktaş vapurunda dışarda oturup içtiğim sigaranın dumanında kaybolurken seni düşündüm kulağımda çalan şarkıyla. ağzımdan çıkan dumanda silüetin vardı. sigara kokusu bana seni hatırlatıyordu. kokusunu sevdiğim nadir adamlardandın. parfümüne karışmış yoğun sigara kokusu bana huzurlu bi uyku yaşatırdı. biliyorsun zaten sırf tshirtün bu kokuya sahip diye 10 ay yıkamadım onu. düşündükçe canım yine yanmaya başlıyordu. şarkı da bir yandan “son defa gül yüreğim son bir defa gel seveyim yükünü ver ben taşırım son defa benim ol sen” derken ben bana bu şarkıyı ilk gönderdiğin günü düşündüm. hayatımın bir bölümünü anlatıyor demiştin. şimdi de benim hayatımın senine eşlik ediyordu bu şarkı. 
hava kararmaya başladı. karşımda muhteşem istanbul manzarası gökyüzü değişik bir turuncu değişik bir sarı değişik bir yeşil açık mavi lacivert ve siyahtan oluşan bir renk cümbüşüydü. karşıda siyahlığın içinde çok parlak bir yıldız vardı. belki beni duyar diyerek seni anlattım ona. bana dokunuşlarını bana gülüşlerini beni sevişlerini sevişmelerimizi. sonra ışıklar takıldı gözüme pencerelerden gelen. istanbulda her ev ayrı bi hayat demekti zaten. o ışıklar da öyleydi. her ışık bi hayatı temsil ediyordu ve ordaki tek karanlık bendim. ışık kulesinin ışığı bir kez daha yandı. sen bir kez daha aklıma geldin. beni uyumak için çağırdığın bi gün geldi aklıma. bu vapurlardan birinde yanına gelene kadar uyuyakalmıştım son anda uyanıp inmiştim. sigaramın dumanını bir kez daha üfledim sen bir kez daha geldin. seni ne kadar sevdiğimi düşündüm. canımı ne kadar yaktığını. beni nasıl severken öldürdüğünü. sonra bir şarkı daha başladı. gözüm gene ışıklara takıldı. tekrar istanbulun manzarasına daldım. şarkıyı bi adamın sesi böldü. sen değildin. bir şeyler söyledi tam anlamadım. kapadım telefonu. şarkı devam etti. ben ikinci sigarayı yaktım. teomanla şebnem ferah ciğerlerini yırtarcasına iki yabancı derken ben ciğerlerimi sigara dumanıyla doldurdum. derin bir nefes çektim. kokunu duydum o an. dumanı üflerken tekrar silüetini gördüm. gülümsedin gülümsedim.
“yine de bağışladım ben hep seni hem seni hem kendimi o kadar yoktun ki”
vapur yavaşlamaya başladı. seni düşünürken gözüme tüm ihtişamıyla kız kulesi çarptı. denizin ortasında tek başına duruyordu. gün içinde yüzlerce insan yıllar içinde milyonlarcası gelmişti belki ama o yalnızdı. istanbulun kalbi tek başınaydı. hüzünlü bir kadın kalbi kırık bi adamdı. sigaram bitti. zaten vapur da yanaştı. ayağa kalktım içeri geçtim. yine bir ışık. boğaz köprüsü ışıklarıyla aydınlatıyordu etrafı. bu muhteşem şeylerin hiçbiri acımı hafifletmedi. seni düşünürken istanbul manzarası hiç oldu. ufaldı farkındalığını yitirdi. vapurdan indim yürüdüm gittim. 
bir adam beni bekliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder