27 Nisan 2012 Cuma

beşiktaş ortaköy bebek gece gezmeleri - beşiktaş ayağı: benim sınavım vardı lan



1gün sonra çok önemli bi sınavım olduğundan -hücre biyolojisi1- yakın bir arkadaşımın mecidiyeköy’deki evine gitmiştim. beraber çalışıp sınava öyle girecektik. ama evdeki kimsenin çalışası yoktu. birkaç saat çalıştıktan sonra ben dışarı çıkmaya karar verdim
erik muhabbeti yaparken canımın erik çekmesiyle mecidiyeköy’de iner inmez köşe başındaki bi manavdan erik aldım. ona da bundan bahsedince ağzının suyu aktı tabi. e gel o zaman beraber yiyelim dediğimde geleceğini hiç düşünmemiştim. ama herif tamam gelirim dedi. gece 12 için anlaşmıştık. 12den 2ye kadar oturup erik yiyecektik. benim planım cevahirin önünde bir yere bağdaş kurup erikleri yiyip muhabbet etmekti. çünkü ders çalışmak istiyordum.
canım çok sıkılınca 10da gelmesini söyledim ona. zaten çalışmam gereken ilk kısmı bitirmiştim. üzerimde xxl’lık arkadaşımın beyaz büyük tshirtü altımda sadece tayt hepsinin üzerinde de gene arkadaşımın krem kahve karışımı sweatshirtü. altında da postallar. saçlarım açık ama karmakarışık.
-pijamalarımla çıkıcam ben dışarı haberin olsun
+sorun değil arabayla geliyorum zaten arabada oluruz
-pijama var diye benden utanıyorsun di mi ondan araba
+ya ne alaka otobüs beklemek istemiyorum
beni cevahirin karşı yolundaki duraktan aldı. o kadar rahattım ki. cebimden erik kutusunu çıkardım birlikte yemeye başladık. ben ona kendi ellerimle erik yedirirken o da bir şeyler anlatıyordu. nereye gidelim diye sormadı. beni aldı götürdü. 12de döneceğimizden beşiktaşa çay içmeye gittik. o günden sonra hep uğrak yerimizi olacak olan balkan lokantasının önündeki çaycıya gittik. köşe masalardan birine oturduk. gizlice onu izliyordum.
çok değişik bir tavrı vardı. 22 yaşındaydı ama uzun boyu ona bir yetişkinlik kazandırmıştı. saçları çok hoş duruyordu. kısa saç bu adama yakışıyordu. ön dişleri ayrıktı ama o bile ona farklı bi hava katmıştı. salaş bi giyim tarzı vardı zaten ve o kahrolası gamzesi harikaydı.
muhabbet ettik uzun uzun sigara çay eşliğinde. o anlattı dinledim ben anlattım aslında anlatmadım. sadece o konuşsun istedim. çünkü korkuyordum ona kendimi anlatmaktan. kendimi anlatırsam onu kaybetmekten korkuyordum. aslında kendimi ona 15 dakkada anlatmıştım ama hayatımı anlatmaya korkuyordum. çoğu insanın kaldıramayacağı bi geçmişe sahip olmak fazlasıyla zor bi durumdu benim için onun karşısında. saat 12 ye doğru bizim çaycı kapanınca yürümeye başladık. gitmek istemiyorum dedikten sonra onun tekrar arabaya yönelmesi ve benim nereye sorum sonrasında kahve dünyasının orda durup düşünmeye başladık. o düşünüyordu daha doğrusu. nereye gitsek gitsek derken hadi ortaköy’e gidelim dedi. sahilde otururuz. peki diyip yukarıya arabaya doğru yürümeye başladık. ben dükkanların önündeki merdivenlere çıkıp çıkıp iniyordum. dedim ya onun yanında çocuk gibiyim diye. aynen öyleydim işte. tek tek bastım basamaklara taaa ki.
ahşap bi basamaktı. sağ ayağım basamağın yanındaydı ve ben önce sol ayağımla bastım. bastıktan sonra sallandığını hissettim ve sağ ayağımı da basarak zorladım. sağ ayağımı basmamla ahşap basamağın içeri göçmesi bir oldu. ben ayy derken o beni çoktan tutmuştu. elleri göğüslerimin altında beni sarmış durumdaydı yüzüne bakıp onu öpmekten korktum bi an ama ben gülmekten ölüyordum. kendime gelip ondan kurtulduğumda hızla ordan uzaklaşmaya başladık ama beni alan gülme krizi bitmek bilmiyordu. yerlere yatacaktım nerdeyse. aslında rezil bi durum hoşlandığın adamın yanında böyle bir şey yaşamak ama gene de çok eğlenmiştik.
nihayet arabaya varmıştık ama ben hala gülüyordum.  arabayı çalıştırdı ve ikinci durağımız ortaköy’e doğru yola çıktık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder